◊ “Arka Sokaklar”ın 19’uncu dönemi başladı. Dizinin müzikleri birinci kısımdan bu yana size emanet. Hiç orta verdiniz mi bu uzun süreçte?
– Yalnızca geçen yıl yoktum, bu sene geri döndüm lakin geçen yıl da benim müziklerim kullanıldı. Yeni besteleri öbür müzisyen yapmıştı. Bu yıl tekrar kaldığımız yerden devam ediyoruz.
◊ Bir dizinin tüm müziklerini yapmak, nasıl bir maraton pekala?
– Bu dönem ağır başladı. 19 yıl sonra boyunca tıpkı dizinin müziklerini yapmak, yeni şeyler üretmek, 19 sene evvelki yaptığımız müzikleri de kullanmak değişik bir şey. Bazen dizinin hayranları 1’inci dönem müziklerini istiyor mesela. Dönüp bakıyorum; müzikler eskimiş, mantık değişmiş lakin bir nostalji duygusu var. O dengeyi tutturmaya çalışıyoruz. Bu 19 sene içinde üç kez jenerik müziği yeniledik. Toplumun her kısmından beşerler izliyor. Avrupa’da birçok ülkede 20-30 sene süren polisiye diziler var. Türkiye’de de “Arka Sokaklar” olması, birinci kısımdan beri bu dizinin müziğini yapmak çok hoş.
“ARKA SOKAKLAR” MÜZİKLERİYLE ÖZDEŞLEŞTİ
◊ 19 yıl boyunca bir dizinin müziklerini yapan Türkiye’de birinci müzisyen sizsiniz değil mi?
– Evet, Türkiye’de tekim galiba. 15 dönem süren “Bizimkiler” var. Lakin bu türlü 19 dönem süren bir dizi benim bildiğim kadarıyla yok. Bir de reytingini koruyarak giden bir dizi yok.
◊ Dizi müziği, o dizinin sloganı oluyor. Verilmek istenen duyguyu seyirciye yansıtmanın bir yolu müzik. Bu manada işiniz çok güç…
– “Bambaşka bir hayat var ‘Arka Sokaklar’da” bir slogan oldu nitekim. Ben çok farkında değilim ancak sevenlerimizden “Müzikleriyle anılan tek dizi” üzere yorumlar alıyorum. Mesleğim zati 25 yıllık, 19’u “Arka Sokaklar”. Şu an Güney Afrika ve Latin Amerika’da çok meşhur olan “Elif”, “Canım Annem”, “Yaralı Kuşlar” üzere bir sürü projeye de dizi müziği yaptım ancak “Arka Sokaklar” müziklerle çok özdeşleşti.
◊ Yurtdışındaki çalışmalarınızdan da bahseder misiniz?
– Her dizi size diğer bir ülke, diğer bir kitle getiriyor. Mesela vurdulu kırdılı dizilerimizin çok yurtdışı satışı olmuyor. Daha çok pembe dizi yahut romantik güldürü üzere işler satılıyor. Fakat “Arka Sokaklar” Bulgaristan’da çok ünlüydü en son oraya gittiğimde. Kimi Arap ülkelerinde de o denli. Endonezya, Malezya, İspanya, Meksika ve Kolombiya’da da “Elif” dizisi çok ilgi gördü. Mayıs ayında konser vermek ve bir TV programına çıkmak için Kolombiya’ya gittim. Orada öğrendim ki 1300 tane kız çocuğuna Elif ismi verilmiş!
25’İNCİ YILIMA ÖZEL BELGESEL HAZIRLIYORUM
◊ Yurtdışından size davet mi geldi?
– Evet, pandemiden beri bekliyorlardı. Bir de benim mesleğimdeki 25’inci yılımla ilgili hazırladığım belgesel projesi var. Ben de oraya gidip yıllardır bağlantıda olduğumuz ailelerle röportaj yapmak istiyordum, o röportajları yaptım. Oradan bir kameraman tuttum. Mesela 4-5 yaşındaki çocuklar benim Türkçe müziklerimi ezberlemiş, o çocukları buldum. Belgeselin Kolombiya ayağını çektik.
◊ Öbür hangi ülkelerde çekim olacak?
– Polonya, Bulgaristan, Latin Amerika’daki bütün ülkeler. Lakin hepsine gitmeye bütçem ve vaktim yetmeyebilir. Orada müzik sanayisinin en büyük olduğu ülke olan Meksika’yı düşünüyorum. Bir de İspanya olursa, dört-beş ülkedeki hayranlarla yapılan röportajları bir belgeselde toplayacağım. Çok değişik şeyler anlatıyorlar. Latin Amerika’yı bir turneyle gezme hayalim var.
◊ Siz sahnede değil, daha geri planda olan bir müzisyensiniz. Bu kendi tercihiniz miydi?
– Ben üniversitede Sinema-Televizyon kısmında okumuştum. Bir yandan müzik yapıyordum. Piyasadaki mentörlerim de bana daima “Sen çok beste yapan birisin. Madem sinema eğitimi de aldın, dizilere ve sinemalara yönelmen lazım” sıkıntısı. Ben birinci albümümü yaptığımda 22 yaşındaydım. Kimse bana koca bir diziyi emanet edecek kadar güvenmiyordu. Sonra birinci büyük dizim “Sahra” oldu. Ne vakit ki dizilere müzik yapmaya başladım, müziklerimi da duyurdum. Yurtdışındaki hayranlar da ilgi gösterdi. Kelamların derinliği, ses ve kullandığımız enstrümanlar onları çok cezbetti.
◊ En unutulmaz anınız nedir 25 yılda?
– Boğaz’da ‘Semiramis’ diye bir gemi vardı. Onun üstünde, Ortaköy meydanda bir konser yapmıştık. Bir de yaz başında ve sonunda İspanya’da iki turne yaptım. Hatta Madrid’deki bir konserime Cansu Dere ile Selma Ergeç geldi. Bu sene 25’inci yıl konseri yapmak istiyorum.
O MÜZİĞİN TELİFİ MEHMETÇİK VAKFI’NIN
◊ Tokat’ta çocuklar 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı sizin müziğinizle kutladı. Sonra siz o çocuklarla bir ortaya geldiniz. Bu sıcak kıssayı sizden dinlemek isterim…
– 30 Ağustos’ta Tokat-Zile’de çocuklar ellerinde Türk bayraklarıyla benim 20 sene evvel yayınladığım “Şehit” müziğini söyleyerek sokaklarda dolaşmış. Bu imaj viral oldu. Ben de o çocuklarla bir ortaya gelmek istedim. 10 gün içinde programımı ayarladım, Zile’ye gittim. Çocuklarla birlikte şarkıyı çaldık, söyledik. Birlikte öğlen yemeği yedik. Çok hoş bir anı oldu benim için. Bu ortada o müziğin temsili telif hakları MSG ve MESAM aracılığıyla Mehmetçik Vakfı’na bırakılıyor.
BABAM TATLI TATLI SİTEM EDİYOR
◊ “Murat’la Çok Yakın” isimli YouTube programınızdan da bahseder misiniz biraz?
– Yakın dostlarımı en yakınlarıyla konuk aldığım bir program. Gelen konuk kendisi seçiyor kiminle katılacağını. Yıllar evvel Kanal D’de babamın “Bir Sevda Masalı” diye bir programı vardı. O evli çiftleri konuk alıyordu. Ben ona benzeri bir şey yapmak istemedim. Bir kategoriye de oturtmak lazımdı. Basın danışmanım Gamze bu fikri verdi. Birinci kısımda Haldun Dormen, 90’lı yıllardan beri çalıştığı Şebnem Özinal’la geldi.
İkinci kısımda senarist-oyuncu Kerem Özdoğan, eşi Cansu’yla katıldı. Pazar günü (bugün) Zeynep Talu ve babam Erol Evgin’le çektiğimiz kısım yayınlanıyor. Şimdilik 11 kısım çektik. Daima dostluk, aile, arkadaşlık konuşuyoruz.
◊ Babanızla program nasıl geçti?
– Çok hoş geçti. Hatta Zeynep Talu’ya “Gel sen benim koltuğuma geç, baba-oğula soru sor” diye espri yaptım. Bizim baba-oğul birbirine hürmet çerçevesinde takılmalı bir sohbetimiz var. Çok da tüyo vermeyeyim fakat komik bir program oldu.
◊ Müzik çalışmalarınızda Erol Evgin’e danışır mısınız?
– Çok danışmıyorum açıkçası. O da bana “Neden dinletmiyorsun şarkıyı çıkarmadan” diye tatlı tatlı sitem ediyor. Dinletmiyorum, zira eski jenerasyondan yanlış bir teklif de gelebilir. Ben daha çok kendi çapımda öbür şeyler yapmak istiyorum.
◊ Konutta sohbetleriniz daha çok müzik üzerine midir?
– Müzik, iş, ülke gündemi üzerine konuşuruz. Birkaç sene evvel “Baba sen benim Latin Amerika’daki başarımı hiç söylemiyorsun röportajlarında, kıskanıyor musun sanki beni Evgin soyadını dünyaya taşıyan kişi olarak?” dedim. “Olur mu canım, söylüyorum her yerde” dedi. Sonra hakikaten söylemeye başladı. Kolombiya’ya giderken de “Ne yapacaksın Kolombiya’da” dedi. Sonra gittim, orada bir günde üç tane ulusal kanala çıktım. Toplam beş-altı programa çıktım, bir akustik konser verdim. Onları görünce “İyi ki gitmişsin” dedi. Gerçi annemi de bir türlü ikna edemiyoruz. Önüne Kolombiya’da çıkan gazete kupürlerini koyman gerekiyor.
GENLERİMİZ İYİ
◊ Sizinle en son 12 yıl evvel röportaj yapmıştık. Nasıl bıraktıysam öylesiniz, hiç yaş almıyorsunuz güya. Bu manada babanıza çektiniz sanırım. Sırrınız nedir?
– Sanırım genler güzel. Benim babaannem de 96-97 yaşına kadar yaşamıştı. Hakikaten hiçbir şey yapmıyorum. C vitamini almak dışında yaptığım hiçbir şey yok.